15 Eylül 2014 Pazartesi

You're The Worst


FX'in  romantik komedi türündeki bu yeni dizisi You're The Worst'ü, ilk sezonunu tamamlamasına ramak kala keşfettim.

Dizi bir düğün sahnesinin ortasında İngiliz aksanlı bir adamın gelinle kavgaya tutuşmasıyla başlıyor. Baş roldeki esas oğlanın İngiliz aksanlı olmasına bakmayın dizi LA'da geçiyor. Adından da anlaşılacağı üzere ilişkilerde kendilerini en kötüsü olarak tanımlayan Gretchen ve Jimmy'nin söz konusu düğün gecesi karşılaşmaları ve kimyalarının onların dahi dehşete kapılacakları oranda tutmasıyla başlıyor.


Normal  sayılan türde bir ilişki yaşamamaktan oldukça memnun olan çiftimiz, ilişkileri normale kaydıkça kendilerini adeta toparlama ihtiyacı hissediyorlar. Birbirlerine karşı dürüstlükleri ve rahatlıkları Him & Her dizisini bilenlere onları hatırlatabilir. Öylesine rahat, çoğu zaman öylesine iğrenç, bazen de bir o kadar sevimliler.

Dizi bir komedi dizisi ancak kahkaha attırmaktan çok gülümseten bir yapısı var. Yaklaşık 20'şer dakika süren dizinin her bölümü bir öncekinden daha iyiye evrildiğini söyleyebilirim. Dizi bu iki karakterin etrafında şekillenirken günlük hayatımızdan bazı rutinlerle ilgili zekice hazırlanmış ufak çaplı alaylara da kayabiliyor. Konuyla alakasız olarak, sempatik esas kızı canlandıran Aya Cash'in acayip bir şekilde oyuncu Nesrin Cavadzade'ye benzettiğimi söylemeden geçemeyeceğim. Biraz tuhaf ama dürüst, eğlenceli bir kadın ile erkek ilişkisine göz atmak isteyenler için güzel bir dizi.

Her bölümünü ilgiyle izleyeceğinize emin olduğum bu dizinin tanıtım filmini aşağıdan izleyebilirsiniz.

İyi seyirler!

14 Eylül 2014 Pazar

True Blood


True Blood, 7 sezonluk geçmişe sahip bir HBO dizisidir. Bilmeyenler illaki vardır ama benim için bu yazı, tanıtım yazısından çok gecikmiş bir veda yazısı. Bir yaz günü, henüz Twilight çılgınlığı sona ermemişken  ön yargıyla başlayıp çok sevdiğim, bazen ana karakterimiz Sookie'den usanıp bir kaç sezon ara verdiğim, daha sonra yine başlayıp the authority diye diye arka arkaya izlediğim yazların vazgeçilmezi dizi True Blood, bu yaz 7. sezonunu da yayınlayarak bitti. 


Aslında bir kitap uyarlaması olan bu dizinin hikayesi, insanların düşüncelerini duyabilmek gibi tuhaf bir yeteneğe sahip olan Sookie'nin yaşamını sürdüğü güney kasabasında vampirlerin ve insanların kaynaştığı döneme denk gelen bir zamanda başlıyor. Vampirler yeni üretilen sentetik kan (True Blood) sayesinde gizlice yaşadıkları hayatlarından geceleri kimliklerini saklamadan insanlarla sosyalleşebildikleri normal bir hayata geçiyorlar. Bunun beraberinde aslında kimliklerini saklayan yalnızca vampirlerin olmadığı ortaya çıkıyor ve envai çeşit ırk da yavaş yavaş uykusundan uyanıyor. Kasaba en kaba tabirle biraz çıldırıyor. 


Vampir denilince akla ergenlik gelen günümüzde bu vampirlerin oldukça yetişkin tarzda takıldıklarını belirtmek isterim. Kimse vampir bunlar diye klasik tiplemelerdeki gibi model gibi yakışıklılık ya da Erward Cullen romantikliği beklemesin. Vampir dediysek doğaları oldukça sert, kendi hırsları ve kendilerine has duygusallıkları var. Bir de genellikle olağan üstü varlıkların olduğu fantastik dizilerde insan karakterlerin yabana atıldığı durumlar gözlemlenir ancak True Blood'da böyle bir şey yok. Her karakterin maceraya en yüksek seviyeden ortak olmasını izlerken en olmadık yerde kahkaha atabilir bazen de ağlayacak konuma bile gelebilirsiniz. Fantastik olmasına rağmen bu dizinin her karakterini bağrınıza basıyorsunuz.

Yedi sezonunu tamamlamış, fantastik drama olarak kabul ettiğim bu dizinin tanıtım fragmanını aşağıdan izleyebilirsiniz. Bu arada gelmiş geçmiş en iyi jeneriğe sahip olduğunu söyleyebilirim.


1. Sezon Fragman:
İyi seyirler!



The Knick


The Knick, yazısını yazmak için sezonun bitmesini bekleyemediğim taptaze bir Cinemax dizisi.  Dizi 1900'lerin New York'unda, Knickerbocker Hastanesi'nde geçen bir hayatı inceliyor. İnceliyor diyorum çünkü bir belgesel niteliğinde naturel sahnelere sahip. 


Tıp bugünkü teknolojik seviyesini henüz yakalayamamışken, ilerlemeye çalışan doktorların yaşadığı tıbbi talihsizlikler ile birlikte, bu talihsizliklere tahammül etmeye çalışırken yaşadıkları psikolojik zorlukları da ele alması daha ilk bölümden oldukça etkileyici. Antibiyotik, Penisilin gibi kritik ilaçların, kritik ameliyat aletlerinin ve cihazlarının olmadığı günlere dönüş yapmak için en ideal atmosfere sahip dizi. Dizi, 1900'lerin karanlık çamurlu sokakları, at arabaları, ırkçılıkla dolu bir Amerika, olabildiğince şaşaalı evler, sosyal statü ve din çatışmaları ile dolu, bir dönem dizisinden bekleyebileceğiniz her şeye sahip.


Tıp konusunda kibri, cesareti, ulaşılmaz olana tutkusu bitmek bilmeyen becerikli ama kendi içinde tutarsızlıkları ve zayıflıkları olan Dr. John W. Thackery'i canlandırmada Clive Owen başarılı. Dr. John, doktorların yaşamlarıyla ilgili yapımlardan çağrışım yapan klasik doktor tiplemesine yakın olsada kendisinin 1900'lerde yaşıyor olması onu orijinal kılıyor. Henüz sezonu tamamlanmayan bu dizinin tanıtım filmini aşağıdan izleyebilirsiniz.


İyi seyirler!